Aykul Topçu Hukuk Bürosu


  YARGI VE SORUNLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME   EKO-HUKUK VE ORMANLARIMIZ   YABANCILARA ARAZİ SATIŞI KONUSUNDA HUKUKSAL İNCELEME   EKO-HUKUK ve ÜSTÜN KAMU YARARI   TEMEL DOĞAL VARLIKLARIMIZDAN ORMANLARIMIZ VE 2B SORUNU   TARIM ALANLARI ve MERALARDA AMAÇ DIŞI KULLANIM ve ÜSTÜN KAMU YARARI   ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ VE EKO-HUKUK   YARGITAY İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULUNUN 30.04.2010 TARİH ve ESAS:2004/1 KARAR:2010/1 SAYILI İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ   DOĞAL VARLIKLARA ZARAR VEREBİLECEK YENİLENEBİLİR ENERJİ YATIRIMLARINDA DANIŞTAY UYGULAMASI ve ÜSTÜN KAMU YARARI   TABİATI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA KANUNU TASARISI DEĞERLENDİRMESİ ve ÖNERİLER   Havza Yönetimi , Örgütlenmesi ve Genel Su Kanunu (Su Çerçeve Yasası) Projesi   Türk Hukuk Sisteminde Çevre ile ilgili Konularda Bilgiye Erişim-Katılım-İdareye/Yargıya Ulaşım Hakları ve Aarhus Sözleşmesi   YABANCILARA ARAZİ SATIŞI KONUSUNDA ANAYASA MAHKEMESİNİN 2644 SAYILI TAPU KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ 5872 SAYILI KANUN HAKKINDA SON KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ   ANAYASA MAHKEMESİNİN, 5831 SAYILI ve 3402 SAYILI KADASTRO ve 6831 SAYILI ORMAN KANUNU DEĞİŞTİREN KANUN HAKKINDAKİ 12.05.2011 TARİHLİ KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ   2A ve 2B ALANLARI İLE İLGİLİ TASARI ve CHP TEKLİFİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME   EKOLOJİK HUKUK AÇISINDAN YENİ ANAYASA GELİŞMELER-SORUNLAR-ÖNERİLER   648 SAYILI KHK ve DAYANAĞI 6223 SAYILI YETKİ KANUNUNUN EKOLOJİK HUKUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ   TÜRKİYE’DE EKOLOJİK HUKUK UYGULAMALARI (ve özelde Trakya)(ECOLOGİCAL LAW PRACTİCES IN TURKEY specially in Thrace)   KENT HUKUKU VE ŞEHİR PLANLAMASI AÇISINDAN TAKSİM MEYDANI YAYALAŞTIRMA PROJESİ  HUKUK SİSTEMİNDE TEMEL İNSAN HAKLARI ve GELİNEN SON AŞAMA; “DÖRDÜNCÜ KUŞAK HAKLAR ve BUNLARI TALEP HAKKI”  MERSİN-AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ İLE İLGİLİ ÇED OLUMLU KARARININ ve NİHAİ ÇED RAPORUNUN HUKUKSAL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ  MERSİN-AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ ANLAŞMASININ HUKUKSAL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ  TÜRKİYE’DE ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME HUKUKU ve SON ÇED YÖNETMELİĞİ

TABİATI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA KANUNU TASARISI DEĞERLENDİRMESİ ve ÖNERİLER

     07.02.2011 Tarihli bir yazı ile TEMA Vakfı’nın görüşü sorulan ve  TBMM Çevre Komisyonu Başkanlığında Hükümet Tasarısı olarak üzerinde çalışılan “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı” 41 madde ve 3 de geçici maddeden oluşmaktadır. Kanunun maddelerine göre son metnin değerlendirilmesi aşağıdadır.

 

Değerlendirme :

1. Tasarının 2nci maddesindeki “Tanımlar” ile 11inci maddesindeki “Korunan Alanlar” a yönelik düzenlemelerin ve 22nci maddesinin, “Orman, Av ve Yaban Hayatı” uzmanlarınca değerlendirilmesinde yarar vardır. Bunlar hukuki olmayan teknik tanımlama ve açıklamalardır.

 

2.  Tasarının 3/(1)d maddesindeki;

      d) Bu Kanunda tanımlanan korunan alanların birden fazlasının özelliklerine sahip olsa dahi, koruma altına alınan bir alanın tek bir korunan alan adı altında ilan edilmesi,

düzenlemesi bilimsel gerçeklerle uyuşmaz. Doğal varlıklar kanun maddeleri ile sınırlanmazlar ve hiçbir zaman kesin çizgiler ve sınırlar tanımazlar. Ayrıca bizim yaptığımız tanımlamalara da uymayabilirler. Bir “sulak” alan, bir “milli park” içinde olunca artık ona sadece “milli park” deyip, “sulak alan” lara yönelik koruma koşullarından vazgeçilmesi düşünülemez. 

 

3.  Tasarının 3/(3) maddesindeki;

“Sektörel ve bölgesel ekonomik ve sosyal kalkınma plan, program ve faaliyetlerinde tabiat ve biyolojik çeşitliliğin korunması hususları göz önüne alınır.”

düzenlemesi,  ‘kalkınma esaslı’ bir düzenlemedir. Bu “sürdürülebilir kalkınma” anlayışının bir ürünüdür. Halbuki öncelik “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasında” olmalıdır. Bu nedenle “göz önüne alınır” yerine, “esastır” kelimesi ile, öncelik ve tercih net olarak belirtilmelidir.

 

4. Tasarının 5/(1) maddesindeki; “Ulusal Tabiatı Koruma Kurulu” nun oluşumu tamamen İdarenin güdümündedir. Başkanı dahil, toplamı 18 kişi olan kurulun, 10’u bürokrat olup, geriye kalan 4 akademisyen ile 4 sivil toplum kuruluşu temsilcisini de yine Bakanlık belirlemektedir.  Dolayısıyla 18 kişilik kurulun 14’ü bürokrat veya bürokrasinin etkisindedir. Bilimin ve katılımcılığın oranı 1/2’den az olup, bunları da Bakanlık belirlemektedir. Bu oluşum bilime, demokrasiye, şeffaflığa ve katılımcılığa kapalı bir yapıdadır. Kabulü mümkün değildir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığının belirleyeceği bir temsilci ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının belirleyeceği bir temsilcinin oy hakkı olmamalı ve en azından şeklen de olsa denk bir yapı oluşturulmalıdır. Ayrıca akademisyen üyeler, kendi kurumlarınca bağımsız olarak belirlenebilmelidirler. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerin özüne aykırıdır.

 

 

 

5.  Tasarının Ulusal Tabiatı Koruma Kurulunun görev ve yetkilerinin belirlenirken 6/(1)ç maddesinde;

     “Bakanlar Kurulu tarafından herhangi bir faaliyetle ilgili üstün kamu yararı kararı verildiğinde telafi edici önlemleri belirleyici çalışma yapmak.”

tanımı, doğru bir hukuksal tanım değildir. Bakanlık veya kanunla yetki verilmiş kuruluşlar ancak “Kamu Yararı” kararı alabilirler. “Üstün Kamu Yararı Kararı” diye bir karar alınamaz.Üstün kamu yararı; hukuk bilim disiplinin koordinesinde, konu ile ilgili bilim disiplinlerinin değerlendirmesi ile varılan bir sonuçtur. Bu madde ile Yürütme ve İdareye, hukuku ve bilimin bağımsız değerlendirmesini aşmak olanağı tanınmak istenmektedir. Bu tanım çok açık bir hukuka aykırılık oluşturmaktadır ve bu madde bu tasarının ilk kilit noktasıdır. Kabul edilmesi mümkün değildir.

 

6.  Tasarının 7/(1) maddesindeki; “Mahalli Tabiatı Koruma Kurulları” nın oluşumu da tamamen İdarenin güdümündedir. Kurulun başkanı olan vali veya yardımcısı dışında, 6’sı bürokrattır. İlin ziraat odası başkanı, su ürünleri birliği temsilcisi ve avcılık-atıcılık derneği temsilcilerinin koruma konusunda bir endişe içinde olmaları düşünülemez. İlk ikisi ticari amaçlı kuruluştur. Avcılık-atıcılık derneği temsilcisinin koruma kurulunda yer alması ise eşyanın tabiatına terstir.  Burada koruma adına toplam 3 sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve 3 akademisyen görünmektedir. Dolayısıyla toplam 16 kişilik kurulun, 6’sı bürokrat, 4’ü de koruma endişesi içinde olması beklenmeyecek kişilerden oluşmaktadır. Korumacı oran; 10/16 dır.  Bu oluşum da bilime, demokrasiye, şeffaflığa, korumacılığa ve katılımcılığa kapalı bir yapıdadır. Kabulü mümkün değildir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerin özüne de aykırıdır.

 

7.  Tasarının 9uncu maddesindeki “Tabiatı Koruma Bilim Heyeti” de yine Bakanlıkça belirlenmektedir. Diğer iki kurul için yapılmış bulunan  eleştiriler bu heyet için de geçerlidir.

 

8.  Tasarının 13üncü maddesinde “Yeniden değerlendirme”  başlığı altındaki düzenlemede eksiklik mevcuttur. Koruma alanları ile ilgili yeniden değerlendirme yapılması doğaldır. Bir koruma alanının sınırlarının genişletilmesi elbette bir sorun değildir. İlgili kurullar bunu salt çoğunlukla alacakları kararlarla yapabilirler. Ama eğer bir koruma alanının sınırlarında daraltma söz konusu ise, bu konulardaki kurul kararları salt çoğunlukla değil,  ¾  nitelikli çoğunlukla alınmalıdır. Fakat (1)a bendi içindeki “koruma kararının kaldırılması” KABUL EDİLEMEZ, mutlaka madde metninden çıkartılmalıdır.

 

9.   Tasarının “Ekolojik etki değerlendirmesi”  başlığı altındaki 15/(3) maddesindeki düzenlemede;

       “Alternatif çözümlerin yokluğunda, üstün kamu yararı nedeniyle izin verilen faaliyetlerin alan üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için Bakanlık tüm telafi edici önlemleri alır veya aldırır.”

ifadesi, yukarıda 5inci maddede belirttiğimiz hukuka aykırılıkları içermektedir. Bakanlık veya kanunla yetki verilmiş kuruluşlar ancak “Kamu Yararı” kararı alabilirler.“Üstün Kamu Yararı Kararı” diye bir karar alınamaz.Üstün kamu yararı; hukuk bilim disiplinin koordinesinde, konu ile ilgili bilim disiplinlerinin değerlendirmesi ile varılan bir sonuçtur. Bu madde ile yine Yürütme ve İdareye, hukuku ve bilimin bağımsız değerlendirmesini aşmak olanağı tanınmak istenmektedir. Bu tanım çok açık bir hukuka aykırılık oluşturmaktadır ve bu madde de yine  bu tasarının ikinci kilit noktasıdır. Kabul edilmesi mümkün değildir.

 

10.  Tasarının17nci maddesindeki “işletme yetkisin devri”  ile ilgili düzenleme, bu habitatların orman veya mera içerisinde yer alması halinde Anayasa’nın 44, 45, 63, 168 ve 169uncu maddeleri başta olmak üzere ayni zamanda Orman ve Mera Kanunlarına da aykırıdır. Buralarda ancak “kamu yararı gözetilerek”, “süreli irtifak hakları” söz konusu olabilir. Dolayısıyla madde açıkça Anayasa’ya aykırıdır.

 

11.  Tasarının üçüncü kilit noktası da, 21/(1)inci maddedeki “üstün kamu yararı kararı” düzenlemesidir. Bu konuda 5 ve 9uncu maddelerde yeterli açıklama yapılmış olup, atıfta bulunulmakla yetinilecektir. Kabul edilmesi mümkün değildir.

 

12.  Tasarının 34/(3) maddesindeki;

      “Bu Kanun uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığınca Bakanlığa devredilen doğal sitlerden yeniden değerlendirme sonunda korunan alan vasfı kaldırılanlara turizm alanı önceliği verilir.”

şeklindeki düzenleme, bilimsellikten uzak olup, bu tip bir karar verilmemelidir. Bu madde mutlaka tasarıdan çıkartılmalı, ancak sınır veya vasıf değişikliği uygulaması yapılacaksa, bu konulardaki kurul kararları yukarıda 8inci maddede önerdiğimiz gibi salt çoğunlukla değil,  ¾  nitelikli çoğunlukla alınmalıdır.

 

13.  Tasarının Geçici Madde-2’ye (1)/d bendi olarak;

“Yeni verilecek statünün koruma koşulları, mevcut statüdeki koruma koşullarından daha aşağı düzeyde olamaz.”

cümlesi eklenmediği müddetçe kesinlikle HUKUKA AYKIRIDIR. Çünkü doğal varlıklarla ilgili oluşmuş/kazanılmış haklardan daha geriye bir düzenlemenin EVRENSEL HUKUKTA BİR AÇIKLAMASI OLAMAZ. Ayrıca bu doğal varlıklarla ilgili alınan koruma kararları ve onların oluşturduğu hukuk, yönetim veya yasa değişikliği ile sona erdirilemez. Böyle bir uygulama DEVLETTE DEVAMLILIK İLKESİ İLE DE BAĞDAŞMAZ.

      Ayrıca Geçici Madde-2’in (2)nci fıkrası da;

“UNESCO Kültürel Miras Listesinde yer alan sitlerin idaresi Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir.”

cümlesi hariç, yukarıda açıklanan gerekçe ile iptal edilmelidir.

 

14.  Ayrıca bu tasarı;

(1) Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (RAMSAR-1971)  Giriş ve 4/1,2.  maddelerine,

(2)  Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (PARİS-1972) 1 ve 2. maddelerine,

(3)  Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (BERN-1979) Önsöz, 1 ve 3. maddelerine,

(4)  Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (RİO-1992) Önsöz ve 6. maddesine,

(5)  Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (FLORANSA-2000) Önsöz, 1/a, 2, ve 5a,d maddelerine aykırıdır. Bilindiği üzere Anayasamızın 90/son maddesine göre, Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası (çevre dahil) sözleşmeler kanun gücünde olup, Anayasaya aykırılıkları ileri sürülemeyeceği gibi, olası bir diğer kanun ile çatıştığında, uluslar arası sözleşmeler (Eşitler arasında birinci kuralı) esas alınır. Bu nedenle bu tasarı yukarıda belirtilen hali ile yasalaşırsa, ciddi bir hukuki sakatlıkla doğmuş olacaktır.

 

Sonuç ve Öneriler :

        Sonuç olarak; doğanın ve biyolojik çeşitliliğin özel bir yasasının olması istenilen bir husus olabilir. Fakat bu yapılırken hiçbir doğal varlık korumasız kalmamalı ve sitlerle ilgili önceden alınmış kararlar yok sayılmamalıdır.Böyle bir uygulama, “DEVLETTE DEVAMLILIK  İLKESİ  İLE  ÇATIŞTIĞI” için uygar ve hukuk Devleti olma iddiasındaki bir Devleti, altından kalkamayacağı zor bir duruma düşürebilir.

         TEMA Vakfı’nın ulusal ve uluslar arası hukuku ve argümanları gözeterek özgün bir bilinçlendirme ve eylem planı uygulamayan çalışmalara karşı çıkması, KAZANILMIŞ  DOĞA  HAKLARI  ADINA  BÜYÜK  ÖNEM  TAŞIMAKTADIR. 

Gayrettepe/18.02.2011

 

 

 

                                                                                                 Av. Ömer AYKUL

                                                                                           TEMA Hukuk Danışmanı