Bilineceği üzere Türk Hukuk Sisteminde özellikli doğal, kültürel, tarihi, jeolojik, arkeolojik ve kentsel varlıklar sit hukuku ile düzenlenmiştir. Bunlarla ilgili dayanağı Anayasa’nın 63. maddesi olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu, temel hukuk normudur. Bu Kanuna dayanan, “Korunması Gereken Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkındaki Yönetmelik” de ayrıntılı alt hukuk normu olarak yer alır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu da, aldığı ilke kararları ile, somut olaylarla ilgili kararlar oluşturacak olan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarına yön gösterici “İlke Kararları” nı alır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 05.11.1999 tarihinde 659 sayılı ilke kararı ile ;
“Ülke çıkarları açısından yapılmasında zorunluluk olduğu ilgili Bakanlıkça belirlenmek koşuluyla I., II. ve III. derece doğal sit alanlarında;
Korumaya yönelik 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı ve/veya 1/5.000 ölçekli nazım plan kapsamında, plan yapılamadığı hallerde yapılacak tespit çerçevesinde igili koruma kurulunca uygun görüleceği şekliyle çevreye zarar vermeyecek enerji santralleri yapılabileceği,”
yönünde bir karar almıştır. Her ne kadar bu kararın yenilenebilir enerji (özellikle rüzgar) santralleri için alındığı savunulsa da, karardaki ucu açıklık tartışmasızdır.
Bu nedenle TEMA Vakfı adına 2000 yılında Danıştay’da bu karar için İPTAL davası açılmış, önce I. derece doğal sit alanları için iptal kararı alınmış, bilahare temyiz talebimiz de kabul görerek II. ve III. derece doğal sit alanları için iptal kararı alınarak doğal varlıklarımız o gün için korunabilmiş, fakat rüzgar santrali yatırımcıları ile karşı karşıya gelinmiştir. Bilahare Bakanlık yeni bir ilke kararı ile bunu sadece yenilenebilir enerji santralleri ile sınırlı tutacak ilke kararını almış ve bu mücadele ancak 2003 yılında neticelenebilmiş ve kararların kesinleşmesi ise 2005 yılını bulmuştur.
Buradaki en önemli konu; artık hepimizin çok iyi bildiği ve güç aldığı “ÜSTÜN KAMU YARARI” kavramı ilk kez Danıştay ararlarında yer almıştır. Bugün pek çok İdare Mahkemesinin kararlarına gerekçe yaptığı bu kavram için, TEMA Vakfı adına 1998 yılı başından itibaren açtığımız ilk davadan o güne kadar mücadele verilmiş ve ancak o tarihte Danıştay içtihatlarında yer alabilmiştir. Bizim için çok uzun olan bu süreç aslında hukuk tarihi için olağanüstü bir hızdır. Konu ile ilgili olarak tarafımdan yazılmış olan Ekolojik-Hukuk adlı kitabın 307 ile 329. sayfaları arasında ayrıntılı bilgi ve ilgili kararlar mevcuttur.
Gayrettepe/03.02.2011
Av. Ömer AYKUL